2014 yılına 2013’ten devraldığı ağır bir yükle giren Türkiye’yi yeni yılda çalkantılı günler bekliyor.
Artan siyasi belirsizlik, zaten daralmakta olan ekonominin temel zaaflarını iyice su yüzüne çıkardı. Yabancı yatırıma bağımlılığı ve büyük cari açığıyla Türkiye, bugün, gelişen ekonomiler arasında zedelenmeye en yatkın olanların başında görülüyor.
Aralık ayında hükümetin önemli isimlerine uzanan yolsuzluk skandalıyla yaşanan siyasi deprem ardından, 2014 yılında gündemi, büyük olasılıkla iç siyasi tartışmalar meşgul edecek.
Mart ayındaki yerel seçimler, Ağustos’ta cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015’in ortalarında yapılması gereken parlamento seçimlerinin bir ihtimal öne alınması, gelecek 12 ayın siyasi açıdan hareketli ve temel olarak içe dönük bir süreç olarak yaşanacağına işaret ediyor. Oysa 2014, giderek istikrarsızlaşan bir bölgede bulunan Türkiye açısından ciddi dış sorunlarla karşılaşılacak bir yıl olacak.
Ülkenin, iç sorunlarına en fazla odaklaştığı günler, aynı zamanda dış dünyanın gözlerinin en fazla üzerine çevrildiği zamana rastlayacak.
Geride bıraktığımız yılın son günlerinde Türkiye, The Economist bünyesindeki The Economic Intelligence Unit tarafından 2014’te toplumsal huzursuzluk riskinin en yüksek görüldüğü ülkelerden biri ilan edildi.
The Financial Times gazetesinin editorü Lionel Barber ise, yılın son gününde yazdığı bir Twitter mesajında, 2014 yılında beş şeyin dikkatle izlenmesi gerektiğini belirtti; gölge bankacılık ve sigorta sektöründe finansal riskler, Türkiye, Çin ve Japonya arasındaki gerginlik, su savaşları ve İskoçya’da bağımsızlık referandumu.
Bu listeye ben de bir çok şey ekleyebilirim. Bunların hepsi de dış dünyada gerçekleşmekle birlikte Türkiye’yi doğrudan etkileyecek gelişmeler olacak.
2014, Avrupa’da siyasi güçlerin derinden sarsılabileceği bir yıl olacak. Mayıs ayında Avrupa Parlamento seçimlerinde yıllardır kemerleri sıkılan ve işsizlikle karşı karşıya kalan ülke seçmenleri, büyük olasılıkla Avrupa Birliği karşıtı, milliyetçi ve yabancı düşmanı partilere yönelecek. Bu, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri açısından olduğu kadar, kıtada yaşayan milyonlarca Türkiyeli için endişe verici bir ihtimal.
Avrupa Birliği içindeki bu olası değişiklik dikkate alınmasa bile, Gezi protestoları ardından başlayan ve son yolsuzluk skandalinde hükümetin yargının bağımsızlığına müdahalesiyle iyice belirginleşen huzursuzluk, AB içinde Türkiye’ye yönelik şüpheli tutumu pekiştirdi.
Avrupa Birliği çevrelerinde hiç de popüler olmayan Egemen Bağış’ın Avrupa ile ilişkilerden sorumlu bakan vazifesinden ayrılması, olumlu bir gelişme. Bağış’ın yerini alan , Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi ülkelerinde tanınan bir isim ancak göreve başlar başlamaz yayınladığı ilk mesajında Avrupalı dostları Türkiye’ye karşı önyargılı davranmamaya, ülkenin iç siyasetine ilişkin yorumlarında daha dikkatli olmaya çağırması, iyi bir başlangıç sayılmadı.
Yunanistan’ın Avrupa Birliğinin dönem başkanlığını üstlenmesi, Kıbrıs’taki çıkmazı bir kez daha Türkiye -Avrupa Birliği ilişkilerinin odak noktası yapabilir.
2014, Orta Doğu açısından son derece hayati bir yıl olacak. Geçen yıl 24 Kasım’da dünyanın önde gelen güçleriyle İran arasında varılan anlaşma uygulamaya konabilirse, bölgede canalıcı önemde değişiklikler yaşanacak. Bunların sonucu olarak da Türkiye’nin hem İran hem de Suriye politikaları daha fazla mercek altına alınacak.
Akıl almaz boyutlarda ölüm ve yıkıma yolaçan iç savaşın son bulacağına dair bir işaret görülmeyen Suriye, Türkiye için ciddi güvenlik riski oluşturmaya devam edecek. Ocak ayında yapılması planlanan ikinci Cenevre konferansının somut bir sonuç verip vermeyeceğini tahmin etmek için hala erken. Ancak Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre, 2014 yılında Suriye’den kaçanların sayısı 4 milyon 100 bini geçecek. Türkiye’deki mülteci sayısının ise bir milyonu aşması bekleniyor.
Bu arada, Türkiye’nin bir diğer problemli komşusu Irak’ta, ülkenin batısındaki istikrarsızlık artıyor. Başbakan Nuri Maliki’nin yönetimine karşı saldırılar tırmanırken, Türkiye’nin Irak Kürdistanı ile yakın enerji bağları, hem Maliki rejimini hem de Amerika Birleşik Devletlerini huzursuz etmeye devam ediyor.
2014 ilkbaharında Amerika Birleşik Devletlerinin İsrail-Filistin anlaşmazlığını sona erdirmeyi hedefleyen çerçeve anlaşmayı sunması beklenmekte.
Orta Doğu’nun iki önemli ülkesi İsrail ve Mısır ile ilişkilerinde en kötü dönemi yaşayan Türkiye’nin 2014’te Orta Doğu’da ciddi bir oyuncu olarak görülmesi zor.
2014, Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerinde Birinci Dünya Savaşının patlak vermesinin yüzüncü yıldönümü nedeniyle bir dizi anma etkinliğine sahne olacak.
Türkiye ise, bir sonraki yılın bir başka yüzüncü yıldönümü nedeniyle siperde duracak. 1915’teki Ermeni kıyımının yüzüncü yılına bir yıl kala, Türkiye 2014’te ağır bir uluslararası baskıyla karşı karşıya kalacak.
Nereden bakarsanız bakın, Türkiye’yi zor bir yıl bekliyor.
Herşeye ragmen, siz değerli okuyucularıma en azından özel yaşamlarınızda kara bulutlarla örtülü olmayan, aydınlık, geniş ufuklu günler diliyorum.
Yeni yılınız kutlu olsun!
This post is also available in: İngilizce
Mehmet Hamurkaroğlu says
Sevgili Firdevs,
Tüm yazılarınız objektif ve cesurca. Gerçekleri yazıyorsunuz. Paylaştığım arkadaşlarım da takdir ve beğenilerini belirtiyorlar.
Mutlu yıllar ve aydınlık günler diliyorum.
Selam ve sevgilerimle
Ihsan Goren says
Icimden bir ses, Turkiye’nin, AB’ne uyelik yol haritasi icinde kalabilmek icin, gerekli degisikliklere yonelecegini soylemekte. Ilk belirtileri yerel secimde, teyit verilerini Cumhurbaskanligi secimlerinde gormemiz gerektigini saniyorum. Ote yandan, AB’nin dagilmaya yaklasacak kadar guc kaybedecegini dusunmuyorum. Merkel’in, bunca turbulans icinde iktidarini tazelemesi, bunun ipucu gibi duruyor. 2014’te ABD ve AB cekismesinin biraz daha su yuzune cikmasini beklemekteyim. Ilginc bir yil olacak.