Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), seçimde başarıya giden yolda önüne çıkanı ezip geçti.
10 Ekim’de Ankara’da düzenlenen intihar saldırısı ardından muhalefet partileri, seçim mitinglerini bir süre için iptal ettiler.
HDP ise, kampanyanın geri kalan bölümünde taraftarlarını miting meydanlarına çağıracak güvenceyi hissetmedi.
Muhalefete yönelik baskılar, kampanya süresince devam etti. Eleştirel basın, eşine rastlanmadık operasyonlarla susturuldu. Kamu televizyonu başta olmak üzere, radyo ve televizyonlarda iktidar partisine, muhalefet karşısında haksız üstünlük tanındı. Tarafsız ve partiler üstü olması gereken Cumhurbaşkanı, hiç sıkılmadan AKP’yi destekleyen kampanya yürüttü.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Heyeti başkanı Andreas Gross ‘un deyişiyle, 1 Kasım seçimlerine adaletsizlik ve büyük ölçüde de korku damgasını vurdu.
Adil değildi, ama bazı usülsüzlüklere rağmen, seçim genel olarak serbestçe yapıldı.
O yüzden, Recep Tayyip Erdoğan ve partisi AKP’nin seçim başarısını sadece yarattıkları korku atmosferine bağlamak, durumu fazlasıyla basitleştirmek doğru değil.
7 Haziran seçimlerinde, HDP’ye kayan muhafazakar Kürt seçmeni, AKP’nin tek başına iktidar olmasını engelleyen en önemli etkenlerden biri olmuştu. Türkiye’nin tamamını kucaklayan parti olma vaadiyle seçime giren HDP ise, ülkenin batısından da kayda değer destek bulmuştu.
Beş çalkantılı ay sonra, Kürt muhafazakar seçmen, bir kez daha AKP’nin kaderini etkileyen ana faktörlerden biri oldu. PKK şiddetine tepki gösteren sol ve liberal kesimin önemli bir bölümü ise HDP’den desteğini çekti.
AKP’nin, ‘kaos değil, istikrar’ sloganı, güney doğuda hendeklerin kazıldığı, sokak çatışmalarının yeniden başladığı kent ve kasabalarda yaşayan seçmeni, her yerden daha fazla etkiledi.
PKK şiddetiyle artan devlet baskısı arasında sıkışıp kalan Kürtlerin bir kısmı, kampanya süresince canavarlaştırılan HDP yerine, istikrar vaadeden AKP’yi tercih etti.
Ama haklarını da yememek lazım. AKP, bu son seçim öncesi, gayet zekice bir adım atıp, güneydoğudaki adaylarını gözden geçirdi. Aşiret ve dini cemaatler arasında saygınlığı yüksek isimleri seçime soktu.
Ülkenin diğer bölgelerinde ise, milliyetçilik kartını gayet iyi oynadı.Bu sayede MHP seçmeninin kayda değer oranını kendi tarafına çekmeyi başardı.
Seçim kampanyalarının kurnazca ve etkili olduğuna kuşku yok ama son beş ay içinde AKP, ülkeye pek çok nefret ve bölünme tohumu da ekti. İnsanların acılarını ve kayıplarını avantaja çevirerek, siyasi kazanç sağladı. Mezhep ve etnik farklılıkları derinleştirdi, batı karşıtlığını teşvik etti, paranoyayı güçlendirdi.
Bugünün Türkiye’si belki daha istikrarlı ama yönetilmesi çok daha güç bir ülke.
Sonuçta, korkma sırası yeni hükümette.
Seçimin hemen ardından Nokta dergisinin iki yöneticisinin ‘darbe girişimi’ suçlamasıyla tutuklanması ve muhaliflere yönelik operasyonların yoğunlaştırılması da, seçim zaferiyle edinilen güven ile korku arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu göstermiyor mu?
This post is also available in: İngilizce
Ihsan Goren says
To the point observations. Thanks.