Bir kaç hafta önce Meksika’da bir arkadaşım soruyordu: ‘Memleketini tek bir kelimeyle tarif etmen gerekse, ne derdin?’
Hemen öncesinde onun ülkesi Meksika’nın ne kadar hızla değiştiğinden, geliştiğinden bahsediyorduk. Ekonomisi çeşitlenerek büyüyen ülkede öz güven de ona paralel olarak her geçen gün artıyor. Ama buna ragmen, yaşam alanlarını gökkuşağının en canlı renklerine boyayan sıcakkanlı Meksikalılar, siyasete gelince hemen herşeyi siyah beyaz görmeye devam ediyor.
Arkadaşım ‘Türkiye de aynen böyle değil mi’ diye ekledi. ‘Çelişkilerin ve çıkmazların ülkesi’
Kuşkusuz, hızla büyüyen bu iki ülke arasında pek çok benzerlikler var. Türkiye de çoğu zaman artık klişeleşmiş deyimle ‘zıtlıklar ülkesi’ diye tanımlanır ama ben kendi ülkem için daha başka bir terimi tercih ediyorum: paradoks.
Lafın gelişi, kendi içinde çelişkili bir ifade bazen derin bir gerçekliğin yansıması olabiliyor.
Meksikalı dostumla aramızda geçen bu konuşmadan iki hafta sonra, memlekete daha yakın bir yerde Londra’da, bugün bir kez daha Türkiye’de hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığına olan inancım pekişmekte.
Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan, dünyanın ilk denizaltı tüneli etrafında kopan ve ülkenin insanlarını birbirine düşüren tartışmayı başka nasıl açıklayabilirim ki?
Türkiye Cumhuriyetinin doksanıncı yıldönümünde görkemli bir törenle açılan Marmaray metro projesi, 153 yıl once Osmanlı padişahı Abdülmecid’in düşüydü. Bugün ülkeyi sultan gibi yönettiği gerekçesiyle eleştirilen bir liderin başını çektiği hükümet tarafından hayata geçirildi.
13,6 kilometre uzunluğunda, İstanbul Boğazının 56 metre altına yerleştirilen bir tünelle iki kıtayı birbirine bağlıyor. Projenin yarattığı uçurum ise neredeyse tünel kadar derin.
Marmaray, Türkiye’nin tek kırılgan fay hattı da değil. Yaptığı kıyımlarla Alevilerin nefretini kazanan Yavuz Sultan Selim’in adı verilen üçüncü Boğaz köprüsü, dünyanın en büyüklerinden olmaya aday yeni İstanbul hava limanı ve Marmara Denizyle Karadeniz’i birbirine bağlayacak olan kanal projeleri de en az onun kadar tartışmalı.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Marmaray’ı ‘Asrın Projesi’ diye tanımlıyor. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bununla da yetinmiyor. Marmaray’dan tarihi İpek Yolu’nun devamı, uygarlıkları birleştiren bir hat’ diye bahsediyor.
Paradoks demişken, projeye en eleştirel yaklaşanların başında arkeologlar geliyor. Marmaray’ın yapımı sırasında 8500 yıllık arkeolojik kalıntılara rastlandı. Bunun neden olduğu gecikmeden duyduğu rahatsızlığı gizlemeyen başbakan ‘çanak çömlek’ dediği kalıntıların insanlardan daha önemli olmadığını söylemişti..
Çevreciler desık sık itirazlarını dile getirdiler ama belki de en çok kaygı uyandıran yorum, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği TMMOB’den geldi. TMMOB’nin İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz, tünelin henüz açılmaya hazır olmadığını ve yüksek güvenlik riski taşıdığını ileri sürdü.
İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Kadir Topbaş ise buna bütün ihtimallerin dikkate alındığını söyleyerek yanıt verdi.
Muhalefet, Marmaray’ın açılış töreninin, cumhuriyetin 90. Yıl kutlamalarını gölgede bırakmak amacıyla zamanlandığından yakındı.
Somali cumhurbaşkanı, Japonya ve Romanya başbakanları da dahil bir dizi yabancı konukla birlikte oturan başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tören sırasında kimi zaman ‘asrın lideri’ kimi zaman da asrın projesinin mimarı’ diye takdim edildi. Erdoğan açılış konuşmasında Londra’dan Beijing’e sadece kıtaları ve kentleri değil, kalpleri de birleştirmekle övündü.
Görülen o ki, başbakan için Tokyo’da, Mogadişu’da, Bükreş’te atan kalpleri birleştirmek, kendi ülkesindeki siyasi karşıtlara el uzatmaktan daha kolay.
Çünkü, törenden bir kaç saat once Ankara’daki Cumhuriyet bayramı kutlamalarında başbakan Erdoğan, ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmamıştı.
Muhalefetin yeralmadığı Marmaray açılışı, Adalet ve Kalkınma Partisinin gövde gösterisine dönüşürken, hemen hiç bir temel konuda görüş birliğinin sağlanamaz olduğu Türkiye’nin varolan kutuplaşmalarını daha da keskinleştirdi.
Siyasilerin abartılı konuşmaları ve orantısız yanılsamalarına tepki duymakla birlikte, genelde, Türkiye’de uzun erimli altyapı yatırımlarına olumlu yaklaşırım. Marmaray da bazı çekincelerime ragmen İstanbul halkına hizmet edeceğine inandığım önemli ve değerli bir proje.
Londra metrosuna binenlerin aşina olduğu anonsta dendiği gibi ‘boşluğa dikkat edin, düşmeyin’ uyarısını da dikkate alarak, tek isteğim, Marmaray’ın da bir yeni Türkiye paradoksuna dönüşmemesi.
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın