Suriye’de krizin insani ve güvenlik boyutları eşine rastlanmadık ölçüde büyüyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği UNHCR, bölgede yüzyılın en soğuk kışının beklendiği uyarısı yaptı.
Suudi Arabistan destekli İslami Cephenin, Türkiye ile Suriye arasındaki uluslararası sınır kapısı Bab el-Hava’daki depoları ele geçirmesi ardından, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere Suriyeli muhaliflere verdiği ölümcül olmayan yardımı durdurduğunu açıkladı.
Ölümcül olmayan yardımdan kasıt, Türkiye üzerinden Suriye’ye ulaştırılan iletişim cihazları, ulaşım araçları, tıbbi malzeme ve para. Birleşmiş Milletler ve diğer yardım kuruluşları aracılığıyla insani yardım faaliyetinde bir kesinti sözkonusu değil.
Düzinelerce tanksavar roket ve uçaksavar silahın altı değişik radikal gruptan oluşan İslami Cephenin eline geçmesi, Türkiye açısından ciddi endişe yaratacak bir gelişme.
Türkiye yetkilileri, Esad kuvvetleriyle çatışan muhalif güçler arasında El-Kaide bağlantılı cihadi grupların giderek üstünlüğü ele geçirdiği Suriye ile olan sınır kapılarından Cilvegözü’nü kapattı.
Salı günü meydana gelen bir diğer ürkütücü gelişme, Suriye’li tanınmış insan hakları hukukçusu ve muhalif Razan Zaitouneh’nin kocası ve iki meslektaşıyla birlikte Şam’ın muhalif güçlerin kontrolündeki bir mahallesinde kaçırılmasıydı.
Gene aynı gün, iki İspanyol gazeteci, El Mundo muhabiri Javier Espinosa ve serbest fotoğrafçı Ricardo Garcia Vilanova’nın cihadi bir grup tarafından bir süredir rehin tutuldukları açıklandı.
Gazetecilere yönelik saldırılar, korkutucu boyutlara ulaştı. Gazetecileri Koruma Komitesi CPJ, Suriye’yi muhabirler için dünyanın en tehlikeli ülkesi olarak tanımlıyor.
Halihazırda Suriye’de bulunan 30 kadar gazeteci kayıp. Sadece son iki ay içinde yedi gazeteci kaçırıldı.
13 uluslararası basın kuruluşu, rehin tutulan gazetecilerin salıverilmesi ve saldırıların durdurulması talebiyle Suriyeli silahlı gruplara hitaben bir ortak bildiri imzaladı.
Şiddetin son günlerde artmış olması şaşırtıcı değil. 2014 Ocak ayı sonlarına doğru yapılması planlanan ikinci Cenevre toplantısı öncesinde, hem Esad tarafı hem de muhalif kuvvetler, askeri üstünlük sağlama çabasındalar.
Suriye muhalefeti arasında İslamcı grupların giderek artan oranda öne çıkması, herkes için ama en çok da Türkiye açısından endişe verici bir durum olmalı.
Suriye’de bugün, geçmişteki diğer bütün çatışmalara kıyasla en fazla sayıda yabancı savaşçı var. Beş bin civarında yabancının Suriye’deki içsavaşa katıldığı tahmin ediliyor.
Norveç Savunma Araştırmaları Kurumu’ndan Dr. Thomas Hegghammer’e göre, en büyük sayı Bosna Hersekliler olmak üzere, Avrupa ülkelerinden yaklaşık 1200 kişi Suriye’deki cihadi gruplara katılmış durumda. Geçen ay sonunda Londra’da Avam Kamarasında düzenlenen bir seminerde konuşan Dr Hegghammer, savaş sonunda dönecek olan bu miltanların çatışmayı kendi ülkelerine taşıyabilecekleri uyarısı yaptı.
Bu, Türkiye için de büyük bir tehlike.
Temel olarak Amerika Birleşik Devletlerinin baskısıyla ama aynı zamanda artık bariz bir hal alan güvenlik risklerinin sonucu olarak, Türkiye ,Suriye’deki cihadi gruplara yaklaşımını son zamanlarda değiştirmeye başladı ama fazlasıyla geç kalmış olabilir.
BBC muhabiri Richard Galpin, 7 Aralık’ta verdiği bir haberde, yabancı cihadi militanların Türkiye’nin güneyindeki Reyhanlı’da hücre evlerini kullandıklarını belirtti ve son 90 gün içinde 150’den fazla militanın bu evlerde barındığını öğrendiğini kaydetti. http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-25274886
Savaş 1000.ci gününü geride bırakır, ne şiddette ne de komşu ülkelere olan mülteci akımında bir yavaşlama görülürken, dış dünyada Suriye krizine olan yaklaşımın ciddi şekilde gözden geçirilmesi gerektiği kanısı güçleniyor.
Suriye’de tırmanan krizin, Türkiye de dahil dış oyuncuları artık daha stratejik bir politika izlemeye ittiği yolunda artan bir görüş birliği var.
Chatham House Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı MENA’daki bir grup uzman, Western Policy Towards Syria: Ten Recommendations başlıklı yeni bir rapor yayınladı.
Londra merkezli Kraliyet Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Chatham House’un araştırmacıları, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Batılı ülkelerin, şiddeti durduracak, can kaybını azaltacak ve Suriye’de devletin çöküşünü önleyecek daha etkili bir strateji benimsemesi gerektiğini savunuyorlar.
Chatham House raporu ayrıca çatışmanın salt mezhep düşmanlığı boyutuyla görülmekten vazgeçilmesini ve dış güçler tarafından gidişatın değiştirilebileceği alanlara odaklaşılmasını öneriyorlar.
Rapor, Suriye devletinin gelecekte ayakta kalabilmesini ve toplumsal yapının korunabilmesini temel unsur olarak görüyor.
Rejim değişikliği ve Esad’ın devrilmesini temel hedefleri olarak ilan eden Türkiye’nin, bu güçlenen eğilim karşısında nasıl tepki göstereceği ise bizim açımızdan asıl merak konusu.
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın