İngiliz The Economist dergisinin Türkiye muhabiri Amberin Zaman, bu hafta al-Monitor sitesinde yayınlanan açık sözlü ve sert bir makalede, bir zamanlar desteklediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın artık ahlaki pusulasını kaybettiğini yazdı.
30 Mart yerel seçimleri için ülke çapında kampanya yürüten başbakanın yaptığı konuşmaları dinledikçe ve giderek otoriterleşen, intikam dolu sözlerine taraftarlarının çoşkulu tepkisini gördükçe, ahlaki pusulası bozulanın sadece Erdoğan ve bakanları olmadığını düşünmeye başladım.
Bu karışıma medyanın ve iş dünyasının büyük bir bölümünü de eklediğinizde, karşınıza bir cadı kazanı haline gelen bugünkü Türkiye çıkıyor.
Bu kaynayan kazandan çıkan pis kokular o kadar keskin ki, hepimiz zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıyayız.
269 gün komada kaldıktan sonra bu hafta başlarında ölen 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın cenazesine onbinlerce kişi katıldı. Polis şiddeti sonucu yaşamı son bulan bir çoçuğun yasını tuttukları kadar, geçen yazın Gezi olaylarında can veren sekiz kişinin ölümlerinden sorumlu bireylerin cezasız kalmaması talebiyle de yürüdüler.
Başbakan, onbinlerce kişinin paylaştığı bu acıyı görmezden gelmekle kalmadı, cenazeye katılanları yerel seçimler öncesi ortalığı karıştırmaya yeltenen şarlatanlar olarak tanımladı. Hükümet yanlısı bir televizyon programında da Berkin Elvan’ın cenaze törenine yaptığı ilk atıfta, borsadaki kısa süreli düşüş etkisinden bahsetmekle yetindi.
İki gün sonra, Gaziantep’teki seçim mitinginde Berkin Elvan’ın demir bilye atan sapan taşıdığı için vurulduğunu iddia etti. Çoçuklarının mezarına oyuncak bilye ve karanfil koydukları gerekçesiyle de Elvan ailesini eleştirdi.
Başbakanın bu duygusuz sözlerini mi, yoksa onu duyunca Elvan ailesini yuhalayan halkı mı daha mide bulandırıcı bulacağıma doğrusu karar veremedim.
Rüşvet iddiaları ardından görevden alınan ama ortalıktan kaybolmayan eski Avrupa bakanı Egemen Bağış ise, cenaze töreni sırasında yazdığı bir Twitter mesajında Berkin Elvan’ın yasını tutanlardan ‘ölülerle cinsel ilişki kuran’ anlamında nekrofiller diye sözetti.
Bir başka AKP’li milletvekili Şamil Tayyar, ortalığı karıştırmak için Elvan’ın yaşam destek ünitesinin kasıtlı olarak seçilmiş bir zamanlama sonucu kapatılmış olabileceğini iddia etti.
Ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ‘tehlikeli bir provokasyon’ yapmakla suçladığı Başbakan Erdoğan’ın kaos, kargaşa ve sosyal kamplaşmadan beslenerek kendi otoriter anlayışını kalıcı bir rejime dönüştürmeyi planladığını söyledi.
Nitekim, ülkeyi daha fazla bölmenin tehlikelerini kısa süre içinde yeniden gördük. Berkin Elvan’ın toprağa verildiği gün, İstanbul’un Okmeydanı semtinde karşıt gruplar arasındaki çatışmada bir başka genç insan daha öldü. Burak Can’a yapılan saldırıyı, Türkiye’nin en karanlık provokasyon şebekelerinden biri, DHKP-C üstlendi.
Başbakanın ‘şehit’ diye sözettiği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun illegal cellatları tarafından öldürüldüğünü iddia ettiği Burak Can’ın babası Halil Can ve aynı gün oğlunu toprağa veren Sami Elvan, birbirlerine başsağlığı dileyerek sağduyunun sesi oldular. İki acılı baba, çektikleri eziyetin siyasete alet edilmemesi çağrısında bulundular.
Evet, bu iki babanın sergilediği insanlık ve Berkin Elvan için yollara dökülen binlerce kişinin tepkisiyle ifadesini bulan aydınlık örnekleriyle de zaman zaman karşılaşmıyor değiliz.
Ancak, bugünün Türkiye’sinde siyaseti çamura bulayan yöneticilere halkın ağır bir ders vermesi olasığı son derece düşük görünüyor.
Cevapsız bırakılan yolsuzluk suçlamalarına ve ülkenin demokratik kurumlarının erozyona uğratılmasına ragmen, seçmenin önemli bir bölümü AKP’yi desteklemeye devam ediyor.
Nihayetinde, kafa yormamız, endişelenmemiz gereken de işte halk arasındaki artık yadsınamayacak hale gelen bu maneviyat çöküşü.
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın