Suriye’de iç savaş her geçen gün daha da şiddetlenerek sürerken, Türkiye’nin mülteci sorunu da giderek daha uzun erimli ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
2011 yılı Nisan ayından bu yana, sınırdan 600 binden fazla kişi geçti. Bu sayının yıl sonuna kadar bir milyona ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Sınır bölgelerindeki 21 kampta 200 bin civarında Suriyeli barınıyor. 400 binden fazla Suriyeli ise kampların dışında, ülkenin dört bir yanına dağılmış durumda. Kayda değer sayıda Suriyeli İstanbul’un yoksul semtlerine yerleşti. Yüzlercesi de evsiz, İstanbul sokaklarında yaşamını sürdürüyor.
Türkiye’ye gelen Suriyelilerin hepsi hükümetin ve yerel halkın yardımına muhtaç değil. İngiltere’de The Daily Telegraph gazetesinin yaptığı bir araştırma, varlıklı Suriyelileri Türkiye ve Lübnan üzerinden Avrupa kentlerine transfer eden kaçakçı çetelerin varlığını ortaya çıkardı.
Türkiye, kapılarını, bir kaç istisnai durum dışında açık tutma politikası izledi ve şu ana kadar Suriyeli göçmenlere barınak ve yardım sağladı ama bunu uzun süre daha aynı seviyede sürdürmesi giderek güçleşiyor.
Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu, Eylül ayında Türkiye’nin 2011’den beri harcadığı miktarı 2 milyar dolar olarak açıklamıştı.
Türkiye’nin büyüyen cari açığında, Suriye’deki savaşın Türkiye’ye etkisisinin de rol oynadığı düşünülüyor.
Suriye’deki çatışmanın kısa sure içinde sona ermeyeceğinin bilincine varanların sayısı artarken, mültecilerin Türkiye için uzun erimli bir sorun olacağı gerçeği de daha belirgin şekilde ortaya çıkmakta.
Türkiye, kamplarda uluslararası örgütlerin denetimine izin vermeyeceğini baştan ilan etti ve ‘kardeş’ Suriyelilere mülteci değil misafir muamelesi yapılacağını bildirdi.
Uluslararası kuruluşları kamplardan uzak tutarak, Esad karşıtı güçlerin serbest dolaşımına ve Türkiye üzerinden giriş çıkışına olanak sağlandı. Ama artık ne Türkiye, ne de diğer ülkeler bu politikanın yol açtığı güvenlik sorunlarını gözardı edebilecek konumdalar.
Sınır bölgelerinde ne olup bittiğine dair haberler, Türkiye medyasında son derece sınırlı. Suriye içindeki gelişmeler ise hemen hiç izlenemiyor. Türkiye’den parmakla sayılacak sayıda gazetecinin sınırda ve Suriye içinde araştırıp, hakkında haber ve yorum yazdığı büyüyen İslamcı şiddet tehdidi ve artan mezhep gerginliği, bölgede faaliyet gösteren Batılı gazeteciler tarafından da ayrıntılı olarak doğrulanmakta.
Kısa sure once Antakya’da yaşayan ailesini ziyaretten dönen bir akademisyen arkadaşım, İstanbul’dan gelen uçuşlarda militan görünümlü yabancıların çokluğuna bizzat şahit olduğunu anlatıyordu.
14 Kasım 2013’te İngiliz Guardian gazetesi son bir yıl içinde İstanbul’dan Türkiye’nin güneyindeki kentlere giden uçaklarda Suriye’de cihada katılma üzere seyahat eden erkeklerin çokluğunun gözden kaçmadığını yazdı.
http://www.theguardian.com/world/2013/nov/14/jihadists-reinforcements-syrian-regime-aleppo-al-qaida
Türkiye’nin kendi haberalma ve güvenlik güçleri, hükümeti yeterince bilgilendirmiyor olsa bile, Ankara’nın müteffikleri, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, endişelerini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde dile getirdiler. Türkiye’nin son zamanlarda radikal İslamcı unsurlara karşı bazı adımlar atmaya başladığı görülüyor.
Türkiye, mültecilerin getirdiği mali yükü azaltmanın da yollarını araştırıyor. Kampları uluslararası yardım kuruluşlarının denetimine devretmediği sürece, ciddi bir para yardımı alması imkansız. Fakat, eskiye nazaran daha yakın işbirliği içinde çalışıyor.
Türkiye’nin mültecilerin bir kısmının üçüncü ülkelere kabulu için çaba gösterdiği de biliniyor. Ancak yeniden yerleşim programları üzerinde anlaşmaya varılsa bile, bu, problemi çözmeye yetmeyecek. Çünkü Avrupa ya da diğer üçüncü ülkeler tarafından kabul görmesi muhtemel mülteci sayısı on binleri geçmez. O da halihazırda 600 binin üstünde olan ve büyüyen mülteci nüfusu gözönünde tutulduğunda devede kulak.
Türkiye’nin Suriyelileri kendi toplumuna entegre etmekten başka çaresi yok.
Bazı Suriyeliler, özellikle de İstanbul’da yaşayanlar iş bulup, kendilerini örgütlemeye başladılar.
Kamplar dışında mülteci çoçuklara eğitim olanakları sağlamak zor. Sağlık hizmetlerinden kolayca yararlanmaları da mümkün değil.
Türkiye, hükümeti ve halkıyla, şu ana kadar Suriyeli mültecilere eliaçık ve sıcak bir evsahipliği sergiledi. Ama sınır bölgelerindeki radikal unsurların varlığının yanısıra, ülkenin diğer kentlerine yerleşenlerin neden olduğu toplumsal sorunlar, Suriyelilere karşı yaklaşımı olumsuz etkiliyor.
Suriye’den gelen haberlerin giderek daha fazla şiddet içermesi hatta sürreal bir hal alması, sözgelimi El Kaide bağlantılı bir grubun yanlışlıkla kendi adamlarının kafasını kestiği için özür dilemesi türünden olaylar, bu endişeyi öfkeli bir korkuya dönüştürüyor.
Geçtiğimiz günlerde düşünce kuruluşları USAK ve Brookings Enstitüsü tarafından yayınlanan ‘Türkiye ve Suriyeli Mülteciler- Konukseverliğin Sınırları’ başlıklı rapor, Suriye krizinin Türkiye’ye etkisinin insani yanının kapsamlı bir analizi.
Türkiye’nin komşularını değiştirme ve seçme şansı yok elbette ama bölgesel siyasetini daha uzak görüşlü ve gerçekçi temellere dayandırmak elinde.
Unutulmamalı ki, mülteciler genelde bugün varsa yarın yoktur ama kardeşler kalıcıdır.
Türkçe rapor için USAK link http://bit.ly/HOICJt
İngilizce rapor için Brookings Institute link http://bit.ly/1csiOfu
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın