Artık anlaşıldı ki, insanlık dışı eylemlerinin sınırı yok. Kendisine İslam Devleti adını veren IŞİD, dünyayı vahşet ve barbarlık örnekleriyle sarsmaya devam etmekte kararlı. Müslümanların en kutsal günlerinden biri olan Kurban Bayramının arifesinde, bir rehineyi daha, Suriye’de savaş kurbanı sivil halka yardım ulaştırırken kaçırdığı İngiliz vatandaşı Alan Henning’i acımasızca katletti.
Alan Henning, IŞİD’in kafa keserek öldürdüğü dördüncü Batılı ülke vatandaşı. İngiliz aksanıyla konuşan, sakallı ama maskesiz bir başka militanın mesajlarını içeren ikinci bir videoda ise, İngiltere’de yaşayan Müslüman erkekler IŞİD tarafından ayaklanmaya ve İngiliz halkının yüreğinde terör estirmeye çağırılıyor.
Bu son mide bulandırıcı, kan dondurucu vahşet örneğinin nasıl olup da IŞİD’e yeni sempatizanlar kazandırabildiğini hayal etmek bile zor geliyor ama IŞİD’in terörizmi hem bir savaş aracı hem de propaganda aleti olarak kullanmakta üstüne yok. Hareketin düşmanlarının, IŞİD’e etkili bir şekilde karşı koyacak kapasiteye ulaşmak için katetmesi gereken uzun bir yol var.
Bu vahşeti kınayan her dindar, inançlı ve insancıl Müslümanın yanısıra, kayda değer sayıda diğerleri de örgüte katılmak üzere ikna olabiliyor.
IŞİD’e savaş açan koalisyonun liderleri, radikal İslamcıları sadece askeri yollarla yenilgiye uğratamayacaklarının farkında. Terörist hareketin para ve insan kaynaklarını kurutmak ve küresel düzeyde propaganda savaşını da kazanmak zorundalar.
Artık Müslümanların sadece kalbini kazanmak da yetmiyor. Asıl yapılması gereken kalplerin ve kafaların acilen değiştirilebilmesi.
24 Eylül’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konuşan Başkan Obama, doğrudan Müslümanlara seslenerek, cihatçı şiddeti reddetmelerini istemişti.
“ Cehaleti değil eğitimi teşvik eden, yıkımı değil gelişmeyi öğreten, cinayeti değil insan yaşamının değerini aşılayan yüce bir gelenekten geliyorsunuz’ demişti.
Bir hafta sonra, nüfusunun önemli bir bölümü göçmenlerden oluşan Birmingham kentindeki Muhafazakar Parti konferansına hitabeden İngiltere İçişleri bakanı Theresa May ise İslam’dan ‘barış dini’ diye sözetti.
‘IŞİD’in nefret ideolojisinin İslamla hiç alakası yok. Dünyanın ve İngiltere’nin Müslümanlarının ezici çoğunluğu tarafından da reddediliyor’ dedi.
İslam dini de dahil herhangi bir dini, tarihsel referanslarından arınmış, tefsir edilmemiş haliyle okuduğunuzda, barış dini olarak tanımlamak ne ölçüde mümkün olabilir, tartışılır. Köktenciliğin dinbilimsel ve ideolojik temellerinin tatrtışılması tabii ki gerekiyor ama şu anda öncelik, kendilerinden radikalizme karşı koymaları, seslerini yükseltmeleri istenenen kitlelerin gerçekte nerede durduklarının anlaşılması.
Kuşkusuz dünyanın dört bir yanında milyonlarca Müslüman IŞİD türü örgütlerin eylemlerini kınıyor, reddeddiyor. Ama kayda değer bir kesimde de komplo teorileri ve kuşkucu yaklaşımlar ağır basıyor. IŞİD’in ne olduğu, nasıl ortaya çıktığı sorulduğunda, pek azı sorumlular arasında Müslüman ülkeleri işaret ediyor. Özellikle de IŞİD’in palazlanmasına önayak olan hükümetlerin yönettiği rejimlerde, İslamcı radikalizmin yükselişi temel olarak Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve İsrail’in sorumluluğu olarak görülüyor.
Amerika ve İsrail karşıtlığının siyasi yelpazenin hem sağında hem de solunda çok yaygın olduğu, İslamcı eğilimlerin de temel özelliği olarak ortaya çıktığı Türkiye’de, IŞİD’in işlediği insanlık suçları karşısında bile, Amerika, İngiltere ve İsrail, perde arkasındaki güçler olarak suçlanmaya devam ediyor.
Bunun çarpıcı bir örneğini, ülkenin karizmatik dini liderleri arasında sayılan ve Cübbeli Ahmet Hoca diye anılan Ahmet Mahmud Ünlü sergiledi. Cübbeli Ahmet Hoca, sıradan bir isim değil. Ağustos ayında, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Recep Tayyip Erdoğan’ın hayır duasını almak için eşiyle birlikte ziyaret ettiği cemaat önderi.
Beyaz TV adlı televizyon kanalında konuşan Cübbeli Ahmet Hoca’ya göre IŞİD militanları kafirlerden de kötü. “Şimdi burada bir taşla 3-5 kuş vuruluyor. ABD, İngiltere, Yahudiler Büyük Ortadoğu projesini gerçekleştirmek için buralarda bazı yerleri boşaltması lazım. Bu arada Şia’lar, Sünniler böyle adam boğazlıyor diye kendine fayda sağlamaya çalışıyor. İsrail zaten Ortadoğu’da kendinden büyük devlet kalmasın istiyor” demekte Cübbeli Hoca.
Önceki haftalarda, IŞİD olgusunu , dışlanmışlık ve öfke birikimiyle açıklayan Türkiye başbakanı Ahmet Davutoğlu, son günlerin gelişmelerine ilişin olarak da bir kez daha derin bir analiz yaptı. Suriye’de IŞİD’in ilerleyişini, Esad karşıtı muhalefet arasındaki işbirliği eksikliğine bağladı. Hükümet yanlısı İngilizce Sabah gazetesine göre, Davutoğlu, iki haftadır IŞİD kuşatması altında yaşayan Kobani halkının , Kürt hareketiyle Özgür Suriye Ordusunun güçlerini birleştirememiş olmasının acısını çektğini söylemekte.
Bugünkü gazeteler ise, Amerika Birleşik Devletleri başkan yardımcısı Joe Biden’ın ‘“Bölgedeki müttefiklerimiz, Suriye’deki en büyük problemimizdi ‘ dediğini yazıyor.
Haberin kaynağı Hürriyet gazetesinin başarılı yazarı Tolga Tanış.
Biden, Hürriyet yazarına “Şimdi ilk defa olarak neyimiz var? Suudi Arabistan giden fonları durdurdu. Ayrıca kendi toprağında Amerikan güçlerinin açık askeri eğitim vermesine izin veriyor. Katarlılar, terörist örgütlerin en aşırı unsurlarına olan desteğini kesti. Ve Türkler… Cumhurbaşkanı Erdoğan, ki eski bir dosttur, bana dedi ki, siz haklıydınız, çok fazla insanın (Suriye’ye) geçişine izin verdik, şimdi sınırı mühürlemeye çalışıyoruz”diyor.
Suriye’de son günlerde yaşananlar gözönüne alındığında, Biden belli ki ya fazla iyimser ya da büyük konuşmuş.
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın