7 Mayıs tarihinde sandık başına giden İngiltere’de, hangi partinin kazanacağını tahmin etmek her zamankinden daha zor görünüyor ama kamuoyu yoklamaları, hiç bir partinin tek başına iktidara gelemeyeceğine işaret ediyor.
Seçim kampanyalarında televizyon ve radyoların partilerle ilgili haber ve yorumlarını düzenleyen bir dizi kural ve bunların uygulandığını denetleyen organlar var ancak yazılı basın ve internet medyası için aynı standartlar geçerli değil.
Bu seçim sırasında İngiltere basını, her zamankinden daha partizanca bir tutum sergiledi. Kimi yorumculara göre, aynı zamanda ciddi konuları da hiç olmadığı kadar gözardı etti.
The Guardian gazetesinin köşe yazarlarından George Monbiot , İngiltere’de medyanın neyi yazıp konuştuğundan ziyade neyi görmezden geldiğini eleştirdiği makalesinde “Sanki bizim basın, karşı karşıya bulunduğumuz gerçek sorunları anlamamamız için çaba gösteriyor” diye yazdı.
İngiltere’de seçmenin sandık başına gideceği tartışmalı ve saygınlığını yitirmiş seçim sistemi, büyük şirketlere ve milyarder işadamlarına siyaseti etkileme şansı tanıyan ortam, para ve maliye politikalarında acilen yapılması gereken reformlar, vergi eşitsizliği, yalnızlıktan kendini yaralamaya kadar uzanan ve giderek yaygınlaşan bir dizi siyasi ve toplumsal sorun, kampanya konuları arasında her nasılsa bir türlü yer alamıyor.
George Monbiot’un bu temel konularda siyasetçilerin suskunluğunu eleştiren ama aynı zamanda ‘ ana akım medya ve BBC’nin de rol oynadığı dar çerçeveli, hakim sınıfların güdümünde, zayıfı ezen, güçlüyü kollayan kamusal söylemini kınayan’ yazısını okurken, Türkiye’de sürmekte olan seçim kampanyasına daha farklı bir gözle bakmaya başladım.
Türkiye’de hakkaniyet ilkesi temelinde tarafsız yayın yapan bir kamu kuruluşu yok. Radyo ve Televizyon üst kurulu da özel ya da resmi yayın kuruluşlarının iktidar partisine haksız üstünlük sağlayan taraflı yayınlarına şu ana kadar anlamlı bir müdahalede bulunmadı.
Ana akım medya, taraflı olmanın da ötesinde, muhalefete karşı olumsuz kampanya yürütmekten ve hatta kasıtlı ve yalan belge ve kanıtlar üretmekten geri durmuyor.
Bir avuç bağımsız yayın organı ve gazeteci ise gerek geleneksel yayın organlarında gerekse sosyal medyada siyasetçileri sorgulayan, hesap vermeye zorlayan gazetecilik faaliyetlerini bütün zorluklara rağmen sürdürüyorlar. Ancak ne yeterince popüler ne de etkin olduklarından kasıtlı olarak üstü örtülen konuları seçim süresince kamuoyunun öncelikli konuları arasına sokmayı başaramıyorlar.
7 Haziran tarihinde gerçekleşecek genel seçimler öncesinde öne çıkmayan ama tartışılması gerektiğini düşündüğüm temel konuların listesini yapmam istense, ilk aklıma gelecek dört konu (önem sırasına göre değil) şöyle olurdu:
- Can kaybı ya da yaralanmaya yol açan iş kazaları
Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası’nın Makina Mühendisleri Biriminin verilerine göre, 2013 yılındaki iş kazaları daha önceki yıla oranla yüzde 291 oranında arttı. “Hazlihazırda varolan yasa ve yürütmeliklerle durumun daha da kötüleşeceği ve kötü, emniyetsiz çalışma koşulları yüzünden daha fazla işçinin ölmesinin kaçınılmaz olacağı söylenebilir .” Türkiye tarihinde tanık olunan en büyük maden kazasından bir yıl sonra, iş güvenliğinin hala seçim gündeminde önemli bir yer tutmaması anlaşılır gibi değil.
- Kadınlara karşı şiddet
2015 yılının ilk dört ayında 100 kadar kadın öldürüldü. Hükümetin kadınlara karşı şiddetin önlenmesi için etkili adımları atmamasının daha sert şekilde eleştiriliyor olması, diğer siyasi partilerin de konuyu gündemlerinin ana maddelerinden biri haline getirmeleri gerekmiyor mu?
- Türkiye’nin Suriye politikası
Seçmen açısından son derece kafa karıştırıcı bir konu. Son olarak Londra merkezli Kraliyet Birleşik Kuvvetler Enstitüsü RUSİ’den uzmanların görüşlerini aktaran The New York Times , Türkiye’nin hala Suriye’yle sınır ötesi ticareti sürdürdüğünü ve özellikle de IŞİL’in eylemlerinde kullandığı gübreden yüksek enerjili içeçeğe kadar pek çok önemli maddeyi gönderdiğini ileri sürdü. Türkiye’de ana muhalefet partisi CHP ise gelecek 48 saat içinde Türkiye’nin Suriye’de askeri bir operasyona girişebileceğini ileri sürmekte. Topraklarında iki milyona yakın mülteciyi barındıran Türkiye’nin Suriye politikası konusunu seçimin ana konularından biri yapmasının zamanı geldi de geçiyor.
- Yargının giderek azalan bağımsızlığı
Sayısız örneği olan bu konuda en son gelişme, dört savcı ve bir jandarma subayının Suriye’ye yasadışı silah taşıdığından şüphelendikleri bir kamyonu durdurmaları ve Milli İstihbarat Tekilatından görevlilerin denetimindeki araçları aramak istemelerinden dolayı Çarşamba günü tutuklanmalarıydı.
Seçim kampanyasında öne çıkmayı, tartışılmayı hakeden başka önemli konular da var elbette ama benim dört maddelik listem gözardı edilmemeli. Çünkü hem işyerinde hem evde insan hayatına değer vermek ve korumak, kadın ve erkek arasında adalet ve eşitliği sağlamak, evinden yurdundan olmuş insanlara sığınak vermek, uluslararası hukuka saygı duymak ve ülke içinde hukukun üstünlüğünü sağlamak, seçimlerin de bir parçası olduğu demokratik düzenin en önemli temel taşlarını oluşturuyor.
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın