7 Haziran tarihinde yapılacak genel seçimlere daha epey var ama bu hafta tanık olduğumuz üst düzey bürokrat istifaları ve şekillenmeye başlayan milletvekili aday listeleri, konuyu beklenenden önce kamuoyunun gündemine soktu.
Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkye Büyük Millet Meclisindeki 550 sandalye için yarışmaya hak kazanan 31 siyasi parti var.
Tek başına iktidara gelecek partinin en az 276 milletvekiliği kazanması gerekiyor. Bundan önce yapılan en son oylamada alınan sonuçlara bakılırsa, muhalefet partilerinin önünde zor bir sınav var. 10 Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adayı Recep Tayyip Erdoğan oyların yüzde 51,79’unu, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38,44’ünü, Halkların Demokrasi Partisi adayı Selahattin Demirtaş ise yüzde 9,78’ini kazanmıştı.
Seçimlere dört ay kala, partilerin nasıl bir destek toplayabileceği konusunda spekülasyon yapmak için vaktin erken olduğu düşünülebilir ama Türkiye’de büyük bir sürprizle karşılaşılacağı beklentisi neredeyse hiç yok.
Çeşitli kamuoyu araştırmaları AKP’nin önde gittiğine ve dördüncü kez seçimi kazanacağına işaret ediyor. Hükümetin, medyayı büyük ölçüde kontrolü altında tutması ve izlediği siyasetler konusunda açık ve eleştirel bir tartışmaya engel olması da bir diğer etken.
AKP dışındaki siyasi partiler, hükümetin icraatları konusunda yeterince başarılı bir muhalefet sergileyemese de, 10 yılı aşkın bir süredir iktidarda bulunan AKP hakkında seçmene anlatılabilecek pek çok konu, eleştirilecek bir çok husus var.
Hükümet, Haziran genel seçimine sırtında taşıdığı ciddi bir yolsuzluk skandalı, eski siyaset ortağı Gülen hareketiyle kıyasıya bir mücadele, başarısız bir dış politika ve giderek endişe yaratan bir ekonomi yükü ile gidiyor.
Herhangi bir ülkede, bu sorunların sadece biri bile, muhalefet partilerine kıyasıya kullanacakları, gündemden düşürmeyecekleri ve seçim kampanyasının merkezine oturtacakları konuyu sağlar.
Nitekim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, Çarşamba günü NTV televizyonunda MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekili adaylığı için görevinden istifa etmesine tepki gösterirken, bir muhalefet liderinin sorgulaması gereken temel noktalara değindi. Milli İstihbarat örgütünün başındaki bürokratın bir siyasetçinin ‘özel sır küpü’ olamayacağını, siyasi partilere ve hükümetlere eşit mesafede durması gerektiğini, demokrasilerde şeffaflık ve hesap verilebilirlik kavramlarının ve yargının bağımsızlığının önemini vurguladı. Ülkenin güneydoğusunda bazı kent ve kasabalara devletin giremez hale geldiği uyarısında bulundu ve hükümeti Kürt barış süreci denilen girişimler konusunda muhalefet ve kamuoyuna daha fazla bilgi vermeye çağırdı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği bu sorunlar, sadece seçim öncesi kritik dönemlerde değil, yılın her günü tartışılması, hesap sorulması gereken hususlar. Üstelik, sadece hararetli bir siyasi tartışmaya neden olmakla kalmayıp, demokrasinin dengeleyici kurumlarını da harekete geçirecek durumlar.
Ama ne yazık ki Türkiye’de böyle değil.
Hürriyet gazetesi yazarı Gila Banmayor bu hafta Sorbonne Üniversitesinde doktora yapan Gülfem Saydan Sanver ile görüştü ve köşesinde akademisyenin son derece önemli tespitlerini aktardı. Gülfem Saydan Sanver, 2007 yılından beri AKP, CHP ve MHP’nin seçim kampanya stratejilerini ve seçmenin tercihlerini araştırıyor. Gila Banmayor’a Türkiye’de yolsuzluk iddialarının seçmenin oy verme motivasyonunu etkilemediğini söyledi. Nedenini ise “ya inanmadıkları ya da kendi ekonomik durumunu etkilemediği için ilgilenmemeleri” ile açıklamakta. Kentsel dönüşüm, yeşil alan ve eğitim gibi konuların seçmeni ilgilendirdiğini “çünkü seçmenin kendi geleceği, kendi umudu için oy verdiğini” belirtti. Yaptığı araştırma sonucu vardığı yargı ise çok açık: “ Meydanlarda negatif kampanya değil geleceğe yönelik umut söylemleri oy kazandırıyor”.
Umut vaadeden ama değişim öngörmeyen ve iktidarı yermeyen bir seçim kampanyası..
Anlaşılan Türkiye’de muhalefetin işi, sandığımızdan da zor..
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın