Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi, Gelibolu’da düzenlediği Adalet Kurultayını, beş maddelik bir bildiri ile kapattı.
Amaç, bu yıl Mart ayında, Ankara’dan İstanbul’a 450 kilometrelik yürüyüşte dile getirilen adaletsizliğe son verilmesi çağrısının kazandığı devinimi sürdürmek, bır adım daha ileri götürmekti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ülkede bir demokrasi, adalet ve huzur hareketinin doğmakta olduğunu ve bu hareketin farklılıklar üzerinden değil, demokrasi, adalet ve huzur talebi diye sıraladığı ortak noktalar üzerinden tarif edilen bir hareket olacağını vurguladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, adaletsizliğe isyan ettiği, baskılara karşı durduğu, vatandaşlık hakları, ifade özgürlüğü ve eşitliği savunan ilerici bir gündemle karşımıza çıktığı için takdiri ve desteği fazlasıyla hak ediyor.
Liderlik stili konusunda ne düşünürseniz düşünün, partisi içindeki ayrılıkları ne kadar eleştirirseniz eleştirin, bugün Türkiye siyasetinde temel hak ve özgürlüklere yönelik tehditler konusunda sesi en yüksek çıkan lider o.
‘Seksen milyon adalete susamış’ derken belki biraz fazla iyimser. Ancak 15 Temmuz 2016 darbe girşiminden bu yana 50 binden fazla insanın tutuklandığı, 100 binden fazla insanın işinden olduğu, en az 171 gazetecinin hapis yattığı bir ülkede, herhalde adalet isteyenlerin sayısı, kayda değer orandadır.
Kaldı ki, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve ‘adalet’ sloganını ciddiye aldıkları, endişe duydukları çok açık.
Yüzbinlerce insanın katıldığı Adalet Yürüyüşü’ne ve şimdi de Gelibolu’daki Adalet Kurultayı’na yönelik alaycı ve tehditkar tepkileri, hissettikleri rahatsızlığı yansıtıyor.
Şimdi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun önündeki en çetin görev, paramparça muhalefeti, otoriter rejime karşı mümkün olabildiğince biraraya getirebilmek.
Muhalifler arasındaki güvensizliği azaltmak, dayanışma ve birliği sağlamak, hükümete meydan okumaktan daha zor.
Kürtlerin uğradığı adaletsizliklere sessiz kalmak konusunda CHP’ye ve liderine yöneltilen eleştiriler tabii ki haklı.
İktidarın son günlerde iyice belirginleşen ayrıştırıcı, milliyetçi söylemine ayak uydurma eğilimine itirazlar da son derece meşru.
Gelgelelim, olağanüstü zamanlar, olağanüstü çözüm formüllerini zorunlu kılıyor.
Türkiye’de ölüm kalım savaşı veren muhalefetin, aralarındaki ayrılıkları bir kenara koyup, dayanışma içinde hareket etmekten başka çıkar yolu yok.
Fransız filazof Blaise Pascal’ın bilinen deyişini altüst etmeme izin verin. Adaletsiz kuvvet, zulümdür ama kuvvetsiz adalet talebi de etkisiz kalmaya mahkumdur.
This post is also available in: İngilizce
Bir cevap yazın